25 Kasım 2007 Pazar

24 Kasım 2007 Cumartesi

DOST


Boyası dökülmüş bir mezbelelik bu sözler
Bir saatten sonra acısı çıkan zehir tereyağ
Şifacı otursun beklesin başını kütük üstü
Sonu görülmeyecek bir rüya yaksın göğünü
Bir nefeslik hayat misali bir candır taşıdığın
Tek sıkımlık tetik gibi elinde hayata insafın
Bahara erdirmez zemheriye vurgun gününü
Otağ bozdurur yemin bozan kırık dillerini
Söz susar sanma, sür git zaman günü değil bu gün
Bir el tutar bu saatten sonra üşüyen ellerimi

Kim olsa, gam olmaz ki yeter ki kıymet bilsin
Öylede hoş gelir böylesi de hoş tutar sevgimi
Surat ederse hayat dediğin kavanoz dipli
Unutma sıcak suya batırıp çıkartacaksın
Kapak elinde kalacak belki düşürüp kıracaksın
Tasa uğratma yine de bu bahara har vurmaz
Yolun bu yana uğrasa da yolum yoluna uğramaz

Sus ki molladan saysınlar bu vakit dar vakit
Çek kalemi bir taze gelinin gözlerine sürmele
Ellerinle bir yaşmağı ser önüne ‘ben’ niyetine
Ezdirmedim kimseye, kendime de ezdirmeyeyim diye…

Sıksan canı ceremesi yok ki neylim kan çıkmaz
Kana kansa amelin bu kumaştan sana dost olmaz…

KOCA CEVİZ




Büyüttüğüm bir çığlık hıçkırığa çevirdi günü
Dün ne idiysem bugün de aynı servetin tek varisiyim
Hüzün sultanlığının beli bükük tekçe odunu
Her tercih yapılacağında sona saklanan
Acısını gizleyebildiği için hep cezaya kalan
Tek ayak üstü, koca ceviz


Toprağının dibini eşeleyenler sanki melek
Hepi topu bir kaç kök, gömü bulacaklar mübarek
Birde dallarını öpmeye niyetli sisine yere veren gök
Kahpe yalanların yalağı olma koca gövdenle
Yol ver gitsin kurda kuşa, girsinler sağlam bedenine
Be hey koca ceviz başını eğme

Bir gelin ümidini kessin senden kulplu sandıkta
Bir yetim boynunu büksün aynası kırılmış beşikte
Bir yolcu da yatmayı versin geniş geniş gölgende
Verme bilenmiş çeliğe yalak olacaksa naşın
Varsın Zülfikar yansın yanağından öpmeye
Koca cevizim sen başını düşürme
Bırak yaprağını sal kederi döşüme
İnceldiği yerden kopacak bir sicim değil mi
Gelin teli dediğin duvağından beline
İnmedikçe yarmıdır beline dolanacağın yar
İmrendiğin kadar yüksekte midir bu yar

Düşüne sakla yine ve yeniden üç noktalı harları
Yanmak kanmaksa madem ki bir ay aşığına
Yan ki yanmayı görsün kâinat denilenin yıldızları
Bozulsun büyü denen lanet, bir baykuş çığlığında
Rüzgârını ele vursan da dallarını yere verme
Feda ol yangınında Anka gibi dünya denen illetliye…

Yan ki yanmanın harı aşkının üzerine sinsin
İlletli bir dünya cisminde silinsin…