5 Nisan 2008 Cumartesi

OLDİES BUT GOLDİES PARTY

Anlamakta zorluk çekiyorum. Oysa son derece anlamaya iştiyaklı bir yaratılışım vardır. Evet yazık ki anlamaya uğraştıkça imkansızlaşan bir kaosun derinlerinde kıvranıyorum bu meselede.

Her millet kendi asaletiyle hayatını sürdürür. Her milletten üstün görmek ister kendini. Hep bir numaradır kendi dar çerçevesinde. Hayatlarına bakarım milletlerin fertlerinin. Benim hayatımdan daha iyi yaşadıkları konular varken daha fazlasının tadını çıkardığım yanları görürüm. Sonra aralarındaki kavgalara bakarım uzaktan. Zira yakından bakabilecek kadar yakın değilim. Kendimi bildim bileli süren savaşlar gördüm. Kendi iç savaşlarımızın dışında.

İsrail-Filistin savaşı başlayalı kaç yıl oldu hatırlayan var mı? İsrail bir parmak dokunuşuyla kırdıkça Filistin halkını yağmur bereketi gibi yeni bebekler doğup büyüyüp elleri sapan tutar oluyorlar çarçabuk. Analarının babalarının büyüdüğü gibi büyüyorlar. Ellerinde sapan, hangi dakika öleceklerinden habersiz, kelle koltukta bir hayat bekliyor daha doğdukları anda.

Bugün canımı acıttı aklıevvel bir efendi. Elbet beni bilenin benden bekleyeceği o kibar üslupla aldı hazin cevabı kulaklarına küpe etti inşallah.

Efendinin konuyla ilgili yorumu bire bir şuydu: “Vallahi bir şey söyleyeyim ben, bu Filistin İsrail meselesinde İsrail’i haklı buluyorum. Topraklarını İsrail’e para ile sattılar. Bilmem kaç yüz milyon tanesi bir araya gelip üç milyonun hakkından gelemiyorlar.

Soruyorum arkadaşlar. Hanginizin hükümet politikasıyla ilgili halk olarak birebir sözü nazı geçiyor. Ne kadar zam verirlerse ona rıza etmiyor musunuz? Ne yiyeceğinize, ne giyeceğinize varana kadar hükümet efendi karar vermiyor mu? Siz de çok canınız sıkılırsa bir iki güven parkta yahut Abdi ipekçi parkından meclisin yoluna doğru yürümüyor musunuz en fazla. Kim dinliyor peki sizi? Rahmetli* Süleyman Bey’in lafını bilmeyen var mı yeni neslin dışında : “Yollar yürümekle aşınmaz”. Kime sorsanız hükümete oy veren başkaları. Peki, oy verenlerin tepesini attıracak kadar ortalığı gerenler kimler. Bangır bangır meydanlarda toplanıp sloganlar atıp ya bizim gibi olacaksınız ya hiç var olmayacaksınız meydan okumalarıyla. Mazlum gibi görünmesini sağlayıp başımıza getiren muhalefet yanlıları şimdi niye bir şeyden haberleri yokmuş gibi sersem sepelek siyaset yapmaya uğraşıyorlar hala…

Bugün Filistin meselesine bu minvalde bakan sözde okumuş mürekkep yalamış memleketimin aydını geçinen “oldies but goldies party”lere katılan sonradan olma burjuvalar çıktıkları kabukları beğenmez hallerinden vazgeçip gözlerini açarlar mı bir gün acaba?

Ortadaki satıştan Filistin halkının payına düşen sorumluluk bütün bir sorumluluğun yüzde kaçıdır acaba? Hükümetleri de sorumlu görmüyorum artık. Zira hükümetler değişiyor ama yazık ki benim ülkemdeki kokuşma ve bozulma bir türlü düzelmiyor. Bir sorumlusu olmalı bu gidişin mutlaka. Ülkeye tepeden bakanlar aşağıda yürüyen küçük insanlara “aptallar size müstahak” bakışları atmaya devam ediyorlar yazık ki. Halk her sorunda kendini sorumlu hissediyor. Aşağılık mahlûklarmış gibi ezik, çaresiz işsizliği, enflasyonu siyasi skandalları, hortumlamaları bile kendi hatasıymış gibi sinesine çekmeye mecbur oluyor. “Biz adam olmayız” diye düşünmeye alıştırılalı uzun zaman oldu.

Topraklarımız bir silahlı saldırıyla ellerimizden alınmıyor tersine gözlerimizin içine bakıla bakıla parsellenip hediye ediliyor yabancılara. İşin sonu nereye varacak peki. Bugün hak etti denilen Filistin halkı yalın ayak, başıkabak mücadele veriyorken topa tüfeğe karşı sapanla, yarın aynını biz yaşamayacak mıyız Fırat havzasında sanıyorsunuz. Kutsal topraklar diye gördükleri sınırların bir ucunun bize dokunduğunu bilmiyor musunuz?

Bugüne dönüyorum şimdi. Suni gündemlerle ottan betten meselelerle haber bültenleri çok büyük meseleler varmış gibi doldurulurken meselelerin konuşulması gereken kısımları ört bas ediliyor sürekli. Buzdağının altındaki kısım çok büyük. Ekonomik politikası bile olduğuna inancımın kalmadığı bir memleket burası. Hangi kurulu sistem işliyor eğitim sistemimi, sağlık mı, adalet mi hangisi? Ben size söyleyeyim amelelik eden halk eşek gibi çalışmaya devam ediyor ama hiçbir politikası olmayan hükümetlerin biri gidip biri geliyor başımıza. Provokatör Türkiye düşmanları için bulunmaz bir zemin. Derin devlet denilen yapılanma kendi arasında memleket kurtarıyor veya belki de batırıyor bilen yok.

Her dönemde görevinin başında durduğunu bildiğimiz tek bir yapılanma kalıyor işleyişin sorumluluğu ile ilgili elimizde. Türk bürokrasisi. Yani, hangi hükümet gelirse gelsin başbakana mihmandarlık eden hukukçular, ekonomistler yahut başka sözde memurlar. Memleketi yönetenleri yönetenlerden bahsediyorum. Her satış anlaşmasını yetkilinin önüne hazırlayıp koyanlar. Her sayfasını tek tek okuyup neye imza attırdığını bilen o insanlar.

Filistin’den sorumlu olan bürokrasinin kardeşi olan Türk bürokrasisi…

Hiç yorum yok: