Ne zaman titrese
Bir tamburun en ince teli
Titrerim poyrazda kalan
Genç bir kuş gibi
Şu eskiyen Boğaz
Suyuna gömecek gibi
Dalga geçip gelir üzerime
Saklanırım
İskelenin yolunu gösteren
Babam kadar sağlam babaya
Vuran her dalga kalbim olur
Poyrazında yaşarım hayatı
Hatayı güneşe mühürlerim
Kararan gözlerimde
Yumarım kızıl ışığına gözlerimi
Deli bellerler beni
Deliliğin çeşitleri var
Neyim hala bilemem
Deli derler
Nasıl düzeltirim
İnsaf edip söylemezler
Ne zaman düşer gibi yapsa
Yaşını başını almış bir martı
Kırlangıçların kuyruklarına bağladığım
Görünmez ipleri çekerim
Uçarlar özendirmeye
Suların üzerinde
Dalgaları eğlendirirler
Deli bellerler ismimi
Bilmezler ne iyi şeydir
Şizofreni
Ve ne çok yakışır
Aklı olup da anlatamayan adama
Deli deyip geçerler
Önümden geçerken saygıyla
Dip kenar yürürler…
Bir vapur düdüğüne asarım
Sevmeyi öğrendiğim
O genç zamanlarda ki
Emel’in gülen sesini
Onda unutmuşumdur belki
Kalan az buçuk fikrimi
Olsun be
Meraklısı çok şu denizin
Tuzundan habersiz
Yanında olmanın derdiyle
Para verip gelmiyorlar mı bu şehre
Asıl deli kim söyleyin
Oldubitti kıyısında
Poyrazına bile razı bekliyorum
Bana vurmayan aşkı
Meraklısının saçlarındaki
Rüzgârına saplıyorum…
29 Ocak 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
çok beğendim...
bana da deli diyorlar, acaba hangisindeyim deliliğin ...
öpüyorum...
Yorum Gönder