3 Mart 2008 Pazartesi

DULİSTAN'DA SABAH

Günün ilk ışıkları en yakın köyden görevli olarak getirilen horozların “gün doğuyor, uyanın ahali” ötüşleriyle başlayacak burada. Gelip de yerleştiğinizde bir iki gün yataklarınızdaki emniyet kemerlerinizi bağlayarak yatmanızı tavsiye ediyorum. Zira alışmadığınız bu sessiz cennette ki erken öten horoz geçmişe dair kâbuslar görmenize sebep olabilir. (kesinlikle bu cümleyi böyle kurmak istemezdim, ama işin esprisel kısmında abartmamak için vazgeçtim asıl cümlemden.) Peki peki madem ısrar ettiniz asıl kurmak istediğim cümle şuydu : Zira alışmadığınız bu sessiz cennette ki kör vakitte sinirlerinizi geren gürültülü ve erkeksi ses geçmişe dair kabuslar görmenize sebep olabilir. (Mutlu musunuz şimdi)

Görevli horoz mevsimine göre ve yaz kış saat uygulamalarına hassasiyet göstererek tam da gün ağarırken ötecektir her sabah. İlk zamanlar sus yahu uykum var diye düşüneceksiniz mutlaka. Vaktiyle çalışan arkadaşlar başuçlarında saat arayıp bulamayabilirler. Canlı yayın olduğunu anladıklarında yüzlerindeki mutluluk ifadesini düşünebiliyor musunuz? Mutluluk bu değilse nedir diye düşüneceklerinden eminiz uydu kent yönetim kurulu olarak (yalannnn).

Çok sorun etmeyin sevgili kent sakinleri zira birkaç gün sonra tertemiz havayı ciğerlerinize çektikçe ister istemez horozu siz uyandırmanın bir yolunu bulacaksınız nasılsa. Horozu uyandıran ilk kent sakini çıktıktan sonra horozun sürgününe son verip mutlu ailesiyle yaşadığı köyüne geri gönderiyoruz biz de zaten.

Her sabah uyandığınız da, kapınızı açıp kendi taraçanızda hazırlayacağınız kahvaltı sofrasında misler gibi taptaze domateslerinizle ve taze sağılmış sütünüzle güne başlamak nasıl bir duygu dersiniz. Eminim güzeldir diye içinizden geçiriyorsunuz değil mi. Güzeldir güzelll… Ama yazık ki siz henüz kendiniz için aldığınız koyununuzu sağmadığınızdan o taptaze sütü bu sabah içemeyeceksiniz. Evet ama bu arada aç mı kalacaksınız. Kalmazsınız. İlk birkaç ay içinde “ne kaa çok şey ögreneceksınız bilır misınız? İsteyesız söyleyım ne kaa çok?”

Bırakın taze sütü düşünmeyi, yan komşunuz da sizden farklı bir halde değildi ilk geldiğinde. Hatta yönetim kurulundakiler bile. Her türlü araç gereci bir ihtiyaç listesi yapın siz bu ilk sabahınızda yerleşmeye bakın sadece. Konu komşu süt peynir getirir nasıl saklayacağınızı öğrenin bu ara bu da yeterli. Kalanı için daha çok zamanınız olacak. Vazgeçme hakkınız baki kalacak ama sözleşmede bulunduğu gibi. Ne zaman isterseniz o zaman gidin yeniden yeri dolmayacak kadar güzel o kalabalık kavga gürültü dolu şehrinize. Hiç kimse size kalın alışırsınız bile demeyecek. Zira buranında az da olsa kendine göre kuralları var. Örneğin, gidene kal denmez ve hayatta kalmayı eninde sonunda öğrenmek şarttır. Bunun için tüm komşular istenen her türlü yardımı gönüllüce yapacaklardır.

Evinize yerleştikten ve günlük işlerinizi bitirdikten sonra çıkın biraz dolaşın orman yürüyüşü yapacak olan gurupla birlikte. Aman yanınıza bir kap almayı unutmayın sakın. Dağ çileği çıkarsa karşınıza toplayabildiğiniz kadar toplayın minicik minicik beş kuruş para vermeden. Dönüşte yan komşunuz olan hanımdan yardım isteyin sizi nasıl reçel yapılacağını öğretecek kentin gurmesiyle tanıştırsın. Yürüyüşe çıkmanın ardından reçel yapmayı öğrenecek olduğunuz aklınıza gelmiş miydi? Ne kaa şanslısınız böyle? (tamam, bir daha Rumeli lehçesiyle espri yapmayacağım bu son olsun bu ikinci bölüm için) (ikinci bölüm için diye altını çizmem iyi oldu üçüncü bölümde heves edersem diye açık kapım kaldı)

Eminim eve gelir gelmez reçel yapmayı öğrenmeyi düşünmüyorsunuz. Saklayın şirin çileklerini uygun şartlarda komşuya da haber verin gurmeyle tanıştırsın sizi ertesi gün. Siz üzerinizi değişip sahile inin bana kalırsa biraz da. Bir iki kulaç atın serin sularda. Güneşlenmenin pek de meraklısı değilseniz tasalanmayın, zira zamanla nasılsa en güzel tonuyla buğday sonrada sütlü çikolata kıvamına gelecek teninizin rengi. İçindeki çocukla baş başa kalmayı istediğiniz müddetçe insanlar sizinle tanışacaklar ama ay kardeş mutlaka görüşelim diye dır dır istekli olmayacaklar söz veriyorum. Kimse kimsenin hayatına müdahale etmeyecek burada. Herkes birbirine azami saygı gösterecek. İkinci altın kural “yalandan samimiyet kurulmayacak, samimi olarak istemiyorum denmesi bir lütuf kabul edilecek ama komşularında kalpleri kırılmayacak”. Kimse kimsenin arkasından abuk sabuk dedikodular yapmayacak ve geçmişlerine dair tek kelime hatıra bu şehre taşınmayacak sevgili kent sakini.

Özetle yeni bir ilk günle, dulistan’da yeniden doğdunuz hayırlı uğurlu olsun. Ne büyük şans ki artık bilinçle birinci yaşınızı kutlayabileceksiniz.

Sahilden döndüğünüz de komşularınızla iyi ilişkileriniz varsa belki de çaya kahveye davet eder sizi ne dersiniz. Yahut kalan enerjinizle bir iki lokma yemek hazırlarsınız kendinize hala yorulmadıysanız akşam dokuz sularında biraz kitap okursunuz ya da o çok sevdiğiniz televizyonu açıp meraklısı olduğunuz diziyi seyredeyim derken onuncu dakikasında uyuyup kalakalırsınız. Emin olun yarın tüm bu yorgunluğunuzu yine o tertemiz bol oksijenli hava silip atacak hücrelerinizden.

Siz sadece kendinizi doğal bir hayatın kollarına bırakın. Şehrin her an yaşlanmanıza sebep olan günleri, burada her an gençleşmenize mecbur edecektir zaten sizi.

İyi uykular… Düşünüzde dağ çileklerinin arasında koşuşturan şirinleri görmeniz dualarımla…

Hiç yorum yok: