Çığa mı bastılar tenini
Rengi düşmüş yüzüne
Soğuk kesmiş elini
Saçların
Kalakalıyor avuçlarımda
Bakakalıyorum ya öylece
Çiçeklerin solgun
Serçeler bırakmış dallarımı
Çıtı çıkmıyor sabahların
Yası dinmiyor bulutların
Ve yaşlanmıyor denizlerim
Kabukları ayıklanıyor
İstiridyelerin
Bekliyorum gelsin diyerek
Hırkası eski Mevlevileri
Vakit ilerliyor acele etmeden
Ney’ler suskun
Kim bulsa yitiğini
Çözer bağladığı düğümü
Çözülür bahtın ayak bağları
Ve sızılır tüm zeytinler
Yağlarını bırakır avuçlarımıza
Kökleri mutlu dalları yorgun
Sıradan her patikayı
Yürütürler
Allahın bitmeyen gününde
Kırmızı çiçeklerin taç yapraklarını
Yolarlar acısı dinmeyen ayrılanlar
Ve küserler unutulduklarına
Solgun gün batımlarında
Boyun bükerler suskun…
İlle de sen
Kalırsın uzağımda
Ve delişmen her çığlığın
Hesabını sorarsın gitmelerime
Yılgın atlar şaha kalkar
Dönemem olduğun sahillere
Dönsem de zor bela
Bakamam yenilen eski gözlerine
Düşerim dizlerimin üzerine
Öperim toprağını
Görsen bitmiş halimi
Sen bile acırsın…
Kim bilir belki unutup kendini
Başucumda ağlarsın…
18 Şubat 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder